Bir küçücük kutudur, içi dünya yurdudur
O söyler ben anlarım, ben söylerim o anlamaz
Bir ağacı oymuşlar,
İçine dünyayı koymuşlar
Bir sihirli kutu,
Dünyayı yuttu,
Evlere girdi,
Baş köşeyi köşeyi tuttu
Kuyruğu var, canlı değil;
konuşur, ama insan değil;
camı var, ama pencere değil
Sandığım sihre bürünür
Aynasında dünya görülür
Renkli camdan yüzü var
Acı-talı sözü var
Dünya yı göstersede
Yine bizde gözü var
Alınca elimize,
“Alo” deriz ilk önce
İki hasretlinin arasında durdum;
Yüzlerini görmeden konuşturdum
Çın çın eder, haber sorar
Buradan attım kılıcı, Halep'te oynar bir ucu
Yüzlerini görmeden, onlarla konuşurum
Ayrı yerde olsak ta, o yaklaştırır bizi
Alo deyince güzel, duyarız sesimizi
Sabah erkenden çıkarlar,
Haberleri yayarlar,
Onu alır okursun,
Sen haberdar olursun
O her gün yeniden doğar, dünyaya haber yayar
Mektubu yazarım,
Onun içine koyarım
Yalayıp kapatırım,
Üstüne pul yapıştırırım
Benden hızlı koşan olmaz,
Uzağa ulaşan olmaz,
Ne kanım var ne canım,
Tellerdir benim vatanım
Yürüyerek dolaşır,
Her eve mektup taşır
Ağzı var, dili yok Haber verir, sözü çok
Ne ağzı var ne dili, konuşur insan gibi
Uzun yoldan bir kuş gelir
Uzun uzun yollardan, bir acayip kuş gelir
Çok güzel dili var, ne söylese hoş gelir
Alladım pulladım, Karşı köye yolladım
Ben söylerim o susar, o söyler ben susarım
Ağzını burnunu devşirdim, karlı dağı aşırdım
İstanbul da süt pişti kokusu buraya düştü
Kimler bedava gezer? (Mektuplar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder